Genel KültürPsikolojiYaşam

Hapishanelere Girmiş:En Ağır Suçları İşleyen Suçlular

İnsan doğasının karanlık derinliklerinden yükselen ve dünyanın dört bir yanında yankı bulan suç öyküleri, bazen sadece ceza hukukunun sınırlarını aşmakla kalmaz, aynı zamanda insan zihnindeki en korkunç ve vahşi yönleri de sergiler. Dünya tarihine kazınmış olan ve adeta gerilim romanlarından fırlamış gibi gelen bu hikayeler, içinde bulunduğumuz çağda bile tüm insanlığı şaşkına çeviriyor . Bu yazıda, dünya çapında en vahşice hapse giren suçluların karanlık dünyasına bir bakış atacağız, onların işledikleri suçlarla nasıl insanlığın sınırlarını zorladıklarını ve toplumların nasıl derinden etkilendiğini inceleyeceğiz

Gerçek Pennywise: John Wayne Gacy

Hepimiz Stephen King’in ikonik romanı “O” ve onun ürkütücü palyaço karakteri Pennywise’ı biliyoruz. Fakat 1980’lerde, kurgusal karakterden çok daha korkunç bir gerçeklik vardı. Pennywise’ın gerçek hayattaki versiyonuna, John Wayne Gacy’ye ve işlediği korkunç cinayetlere göz atacağız.

Normal Bir Görünümün Arkasındaki Karanlık Gizem:

John Wayne Gacy, ilk bakışta sıradan bir aile babası ve iş adamı gibi görünüyordu. Evliydi, iki çocuğu vardı ve yerel bir toplulukta aktif rol oynuyordu. Fakat bu masum görünümün arkasında, dehşet verici bir sır yatıyordu. Gacy, “Pogo the Clown” adında bir palyaço karakteri kılığına girerek, en az 33 erkek çocuğu ve genci öldüren bir seri katildi.

Aile Hayatı:

John Wayne Gacy, 17 Mart 1942’de Chicago, Illinois’de doğdu. Babası John Stanley Gacy, II. Dünya Savaşı’nda donanmada görev yaptı ve savaştan sonra bir otomobil tamirhanesi işletti. Annesi Marion Elaine Robinson Gacy, ev hanımıydı. Gacy’nin iki de kız kardeşi vardı.

Gacy’nin çocukluğu pek de mutlu geçmedi. Babası ona karşı otoriter ve katıydı ve sık sık onu döverdi. Annesi ise pasif ve depresif bir kişilikti. Gacy, babası tarafından sürekli aşağılanır ve eleştirilirdi. Bu durum, Gacy’nin özgüvenini zedeledi ve onda öfke ve utanç duygularına yol açtı.

Kurbanları Nasıl Seçiyordu?

Gacy, genellikle kurbanlarını, doğum günü partilerinde veya hayırseverlik etkinliklerinde palyaço kılığına girerek kandırıyordu. Çocuklara ve gençlere karşı güvenilir ve sevecen bir tavır takınıp onları evine çekiyordu. Bir kez evine girdikten sonra, onları tuzağa düşürüyor, işkence ediyor ve öldürüyordu.

Korkunç Keşif ve Adaletin Tecelli Etmesi:

1978 yılında, Gacy’nin son kurbanlarından biri kaçmayı başardı ve polisi aradı. Polis yaptığı aramada Gacy’nin evinde ve yakınlardaki bir nehirde kurbanlara ait cesetler buldu. Gacy tutuklandı ve cinayetlerle suçlandı. 1980 yılında yapılan bir mahkeme sonucunda Gacy, 33 cinayetten suçlu bulundu ve ölüm cezasına çarptırıldı. 1994 yılında idam edildi.

Istakoz Çocuk: Grady Franklin Stiles Jr.

Grady Franklin Stiles Jr., “Istakoz Çocuk” lakabıyla tanınan, Amerika Birleşik Devletleri’nde 20. yüzyılın ortalarında aktif olan bir seri katildi. Eklemleri bükülmüş ve pençelere benzeyen elleriyle tanınırdı. Bu nadir durum, ailesinde yaygındı.

Tuhaf Bir Çocukluk:

Stiles, 1937’de Pennsylvania’da doğdu. Yedi yaşındayken bir karnavala gitti ve burada el becerilerini kullanarak gösteriler yapan bir sanatçıyla tanıştı. Stiles büyüdükçe karnaval sanatçısıyla evlendi. Ancak, zamanla öfkeli ve alkolik bir adam haline geldi.

Aile içi Şiddet:

Stiles karısına ve dört çocuğuna karşı şiddet uygulamaya başladı. Büyüdükten sonra evlenen bir çocuğunun kocasını kıskanarak yüzünden vurdu. Bu olaydan sonra hapse girdi, ancak yıllar sonra serbest bırakıldı.

Hapisten çıktıktan sonra Stiles eski şiddet eğilimlerine geri döndü. Bu sefer karısına ve diğer çocuklarına da şiddet uyguladı. Karısı, tekrar risk almak istemediği için Stiles’ı öldürmesi için birini 1500 dolar karşılığında kiralık katil tuttu.

Stiles 1978’de öldürüldü. Cenazesine kimse katılmadı ve mezarı sadece adını ve iki dua eden eli gösteren basit bir taşla işaretlendi.

Jason Barnum:

Amerika Birleşik Devletleri’nde suç dünyasının en çarpıcı figürlerinden biri olan Jason Barnum, sıra dışı suç kariyeri ve göz kamaştırıcı kaçışlarıyla tanınır. 1970 doğumlu olan Barnum, genç yaşta suç dünyasına adım attı ve ardından hırsızlık, sahtekarlık ve benzeri suçlarla birçok kez yargılandı.

Barnum’un suç kariyeri, sıradan suçlulardan farklıdır; zira onun suçları, kendine özgü yetenekleri ve cesur kaçış girişimleriyle öne çıkar. Barnum, sahtekarlık konusunda üstün bir yetenek sergiler ve bu yeteneği, hapishanedeki dikkat çekici kaçışlarında da kullanır. Gardiyan kılığına girmek, çatıdan kaçmak ve hatta hapishaneden uçakla kaçış gibi cesur yöntemler, Barnum’un kaçışlarının sadece birkaç örneğidir.

Medyanın ilgisini çeken Barnum’un hikayesi, sadece suç dünyasının karmaşık yönlerini değil, aynı zamanda insanın sınırlarını ve adaletin karmaşıklığını da yansıtır. Jason Barnum’un yaşamı, suçla mücadele ve hapishane sistemine ilişkin derinlemesine düşünmeyi ve tartışmayı teşvik etmektedir.

Jason Barnum’un hikayesi, suçun ve kaçışın sınırlarını zorlayan bir karakterin yaşamını anlatan ilginç bir dizi olayla doludur. Ancak bu olaylar, daha geniş bir tartışma ve düşünce sürecinin sadece bir parçasıdır. Jason Barnum’un yaşamı, suçun karmaşıklığını ve adaletin hassas denge noktalarını anlamaya yönelik bir çağrı olarak değerlendirilmelidir.

 

Kızıl Nehir: Andrei Chikatilo

Kırmızı Karındeşen olarak bilinen Andrei Chikatilo, Sovyetler Birliği tarihinin en korkunç katillerinden biridir. “Jack the Ripper”ın bir taklidi olarak nitelendirilen Chikatilo, 12 yıllık bir süre boyunca 52’den fazla kadın ve çocuğu öldürmüştür.

Kızıl Nehir Lakabı:

Chikatilo’ya “Kızıl Nehir” lakabı, cinayetlerini genellikle Don Nehri kıyısında işlemesinden dolayı verilmiştir. Sovyetler Birliği’nde Rostov şehri yakınlarında yaşayan Chikatilo, kurbanlarını kandırarak tenha bölgelere çeker ve vahşice öldürürdü.

Yakalanması ve Mahkumiyeti

Yıllar boyunca birçok suçtan şüphelenilen Chikatilo, hapse girip çıkmıştır. Fakat onu ciddi bir suçtan mahkum edecek yeterli kanıt bulunamamıştır. 1990 yılında polis tarafından yakalanan Chikatilo, 36 kişinin cinayetini itiraf etmiştir. Daha sonra yapılan araştırmalar sonucunda kurban sayısının 52’ye ulaştığı belirlenmiştir. 1992 yılında Chikatilo, işlediği cinayetlerden dolayı ölüme mahkum edilmiş ve idam edilmiştir.

Kötü Adam Görünümü

Chikatilo’nun tipik bir James Bond kötü adamına benzemesi dikkat çekicidir. Soğuk bakışları, keskin hatları ve ürkütücü gülümsemesi ile Chikatilo, adeta bir kurgusal karakterden fırlamış gibi görünmektedir.

Sonuç

Kızıl Nehir olarak bilinen Andrei Chikatilo, Sovyetler Birliği tarihinin en korkunç katillerinden biridir. Vahşi cinayetleri ve ürkütücü görünümü ile Chikatilo, insanlık tarihinin en karanlık sayfalarından birine adını yazdırmıştır.

Canavar: Aileen Wuornos

Aileen Wuornos, 1989 ve 1990 yılları arasında yedi erkeği öldüren, Amerika Birleşik Devletleri tarihinin en korkunç kadın katillerinden biridir. Zor bir çocukluk geçirmesine rağmen, işlediği vahşet dolu cinayetler onu “Canavar” lakabına layık kılmıştır.

Zor Bir Çocukluk ve Suçlu Bir Yaşam:

Wuornos, 1956 yılında Michigan’da doğdu. Babası alkolik ve şiddet eğilimliydi, annesi ise onu terk etti. Wuornos, çocukluk dönemini yetimhanelerde ve akıl hastanelerinde geçirdi. 14 yaşındayken fahişeliğe başladı ve kısa sürede alkol ve uyuşturucu bağımlısı oldu.

Yedi Cinayet ve Tutuklanma:

Wuornos, 1989’da erkeklerden para ve araba çalmak için onları öldürmeye başladı. Kurbanlarını genellikle tenha yollarda veya otoparklarda avlardı. 1991 yılında, bir polis memurunun arabasını çalmaya çalışırken yakalandı. Soruşturma sonucunda Wuornos, yedi cinayetle bağlantılı olarak tutuklandı.

Duruşma ve Hüküm:

Wuornos, dört gün süren sorgunun ardından tüm cinayetleri itiraf etti. Kendisini “yoldaki fahişeleri öldüren bir seri katil” olarak tanımladı. 1992 yılında yedi cinayetten de mahkum edildi ve ölüm cezasına çarptırıldı.

Hapishane ve Ölüm:

Wuornos, 2002 yılına kadar Florida’daki bir kadın cezaevinde kaldı. Bu süre boyunca delirdiğini öne sürerek birçok kez itirazda bulundu. Fakat tüm itirazları reddedildi. 2002 yılında zehirli iğne ile idam edildi.

Rodney Alcala

Aileen Wuornos’un hikayesinin yanında, Rodney Alcala’nın ürkütücü hikayesini de anmadan geçmek olmaz. Alcala, 1970’lerde en az 130 kadını ve çocuğu öldüren bir seri katildir. 1978 yılında “The Dating Game” adlı bir flört programına katılmış ve bekar kadınlardan biri tarafından seçilmiştir. Bu olay, Alcala’nın zekasını ve manipülasyon yeteneğini gözler önüne sermektedir.

Alcala, 2010 yılında DNA kanıtları sayesinde yakalandı ve beş cinayetten mahkum edildi. 2013 yılında ölüm cezasına çarptırıldı ve şu anda hapishanede cezasını çekmektedir.

Sonuç:

Aileen Wuornos ve Rodney Alcala, insanlık tarihinin en korkunç katillerinden sadece ikisidir. Bu vahşi katillerin hikayeleri, insan ruhunun karanlık yönlerini ve suçun yıkıcı sonuçlarını gözler önüne sermektedir.

İç Çamaşırı Boğan: Johan Unkandwagon

Johan Unkandwagon, “İç Çamaşırı Boğan” olarak bilinen, Avusturyalı bir seri katildir. 1974 ile 1987 yılları arasında, Unkandwagon, Avusturya ve Los Angeles’ta 45 kadını iç çamaşırlarıyla boğarak öldürmüştür.

Gençlik Yılları ve Suç Kariyerinin Başlangıcı:

Unkandwagon, gençliğinden beri hapse girip çıkıyordu. 1974 yılında, Unkandwagon kendi geliniyle tek başına kaldığı bi zamanda onu iç çamaşırıyla boğdu ve bu vahşet dolu cinayetlerin başlangıcı oldu.

Los Angeles’a Taşınma ve Cinayetlerin Devamı:

Unkandwagon, Avusturya’daki cinayetlerinden sonra Los Angeles’a taşındı ve burada da cinayetlerine devam etti. 1987 yılında LAPD tarafından yakalanana kadar 41 kadını öldürdü.

Mahkeme Süreci ve Hapis:

Unkandwagon, mahkemeye çıktı ve bir şekilde hapishaneden serbest bırakıldı. Fakat serbest bırakıldıktan sonra cinayetlerine devam etti. Sonunda LAPD tarafından tekrar yakalandı ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

Yazma Tutkusu ve İntiharı:

Unkandwagon, tüm bu korkunç cinayetleri işlerken dergiler için yazıyordu. Hapishanedeyken bile yazmaya devam etti. 1994 yılında, Unkandwagon, kullandığı yönteme benzer bir şekilde intihar etti.

Karma ve Sonuç:

Johan Unkandwagon’un hikayesi, insan ruhunun karanlık yönlerini ve suçun yıkıcı sonuçlarını gözler önüne sermektedir. Bu vahşi katilin hikayesi, karma kavramını da akla getirmektedir. Unkandwagon, işlediği tüm cinayetlerin bedelini eninde sonunda canıyla ödemiştir.

İnsan Vebası: Mary Mallon

Mary Mallon, “İnsan Vebası” olarak bilinen ve tifo hastalığının taşıyıcısı olduğu bilinen ilk kişidir. 1900’lerin başında New York’ta aşçı olarak çalışırken, 50’den fazla kişinin tifo hastalığına yakalanmasına ve 3 kişinin ölümüne neden olmuştur.

Mary Mallon’un Hayatı ve Tifoya Maruz Kalması:

Mallon, 1869 yılında İrlanda’da doğdu. 1883 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etti ve New York’ta aşçı olarak çalışmaya başladı. 1900 yılında, çalıştığı bir ailedeki bir kişi tifo hastalığından öldü. Mallon da hastalığa yakalanmıştı, ancak herhangi bir belirti göstermedi.

Tifo Hastalığının Yayılması ve Soruşturmalar:

Mallon, tifo taşıyıcısı olduğunun farkında olmadan farklı ailelerde ve ofislerde aşçı olarak çalışmaya devam etti. Gittiği her yerde, sakinler veya işçiler tifo hastalığına yakalanmaya başladı. Sağlık yetkilileri, Mallon’u sorgulamak için onu birkaç kez gözaltına aldılar. Fakat Mallon, hastalığı yaymakla kasıtlı bir ilgisi olmadığını ve herhangi bir suçu olmadığını savundu.

Hastalık ve Tedavi:

Mallon, 1907 yılında Riverside Hastanesi’nde karantinaya alındı. Hastanede tifo tedavisi gördü ve iyileşti. Fakat iyileşmesine rağmen tifo taşıyıcısı olmaya devam etti.

Serbest Bırakılma ve Özgür Yaşam:

Mallon, 1910 yılında karantinadan serbest bırakıldı. Fakat serbest bırakılma şartı olarak aşçı olarak çalışmama sözü verdi. Mallon, bu sözünü tutmadı ve sahte bir isimle aşçı olarak çalışmaya devam etti. 1915 yılında tekrar yakalandı ve tekrar karantinaya alındı.

Günlük ve Gerçeklerin Ortaya Çıkması:

Mallon, 1938 yılında Riverside Hastanesi’nde öldü. Ölümünden sonra, günlüğü bulundu. Günlükte Mallon, tifo taşıyıcısı olduğunu bildiğini ve hastalığı yaydığını itiraf etti.

BTK: Dennis Rader

BTK veya “Bağla, İşkence Et, Öldür” olarak bilinen Dennis Rader, 1974 ile 1991 yılları arasında Kansas’ta en az 10 kişinin hayatını alan bir seri katildir. Zodyak Katili’ne benzer şekilde, Rader de polise mektuplar yazarak onları alay eder ve yakalayabileceklerini ima ederdi. Bu mektuplar, 2005 yılında yakalanmasına yol açtı.

Rader’ın Yakalanması:

Rader, polise disket göndererek onlarla alay etmeye devam etti. Diskette, kilise üyelerine ait silinmiş bir dosya bulundu. Polis, disket ve kilisedeki DNA kanıtlarını karşılaştırarak Rader’ı takip etti ve tutukladı. 2005 yılında 10 cinayetten suçlu bulundu ve ömür boyu hapse mahkum edildi.

Elleriyle 5.000 Kişiyi Öldüren Katil: Boğulma Uzmanı

Osmanlı İmparatorluğu döneminde “Eller” lakaplı bir seri katil, 5.000’den fazla kişinin hayatını sadece ellerini kullanarak aldığı için ün kazanmıştır. Bu katil, günde ortalama 4 kişiyi boğarak öldürmüştür.

Eller’in Gücü ve Motivasyonu:

Eller’in bu kadar çok insanı nasıl öldürebildiği bilinmemekle birlikte, ya çok güçlü ya da boğma konusunda çok yetenekli olduğu düşünülmektedir. Bu vahşi cinayetlerin ardındaki motivasyon da bilinmemektedir. Tarihçiler, Eller’in o zamanlar harika bir sporcu olabileceğini öne sürmektedir.

Osmanlı İmparatorluğu’nda Saray Bahçıvanı:

Eller, Osmanlı İmparatorluğu’nun hükümdarı için saray bahçıvanı olarak çalışıyordu. Cinayetlerine rağmen, imparatorun veya saraydaki diğer kişilerin yakınlarına gitmemiştir. Bu durum, Eller’in motivasyonu ve hedefleri hakkında daha fazla soru işaretine yol açmaktadır.

Bu vahşi suçluların hikayeleri, sadece suç ve ceza kavramlarının derinliklerine indikçe ortaya çıkan karmaşıklıkla değil, aynı zamanda insan doğasının en karanlık ve anlaşılmaz yanlarıyla da yüzleşmemizi sağlıyor; bu hikayeler, suçun ve cezanın sınırlarını zorlayan birer hatırlatıcı olarak, insanlığın adalet arayışı ve suçla mücadeledeki sürekli çabasını yansıtıyor

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir