Hayvanlar Tarafından Büyütülen Çocuklar
İnsanlar ve hayvanlar arasındaki bağların derinliği ve karmaşıklığı her zaman ilgi çekici olmuştur. Ancak, son zamanlarda, insanların doğal dünya ile kurduğu ilişkinin farklı bir yönü giderek daha fazla dikkat çekmektedir: Hayvanlar tarafından büyütülen çocuklar. Bu olağanüstü fenomen, insanlar için alışılmadık bir durum gibi görünse de, dünya genelinde birçok kültürde, hayvanların insan bebeklerine bakması, onları beslemesi ve koruması yaygın bir uygulamadır. Bu durum, sadece insanoğlunun değil, aynı zamanda doğal dünyanın ve hayvanların da insanlarla olan ilişkilerinin karmaşıklığını ve esnekliğini göstermektedir.
1. Belinda Şah’ın Vahşi Kızı:
1867’de Hindistan’da bir kurt mağarasında bulunan Belinda Şah, yaklaşık 6 yaşındaydı. Dört ayak üzerinde yürüyen ve konuşamayan Belinda, kurtlar gibi avlanıyor ve çiğ et yiyordu. Zamanla pişmiş ete ve giysilere alışsa da, konuşmayı hiç öğrenemedi.
2. Suriyeli Ceylan Çocuk:
1946’da Suriye çölünde bir ceylan sürüsüyle yaşayan 10 yaşındaki bir çocuk bulundu. Son derece hızlı ve çevik olan bu çocuk, yakalandıktan sonra akıl hastanesine gönderildi. Doktorlar onu ceylan gibi davranışlarından kurtarmaya çalışsalar da, çocuk kaçmaya devam etti ve zincirle bağlanmak zorunda kaldı. 1955’te hala akıl hastanesinde olan bu çocuğun durumu pek iyileşmemişti.
3. Nijeryalı Şempanze Çocuk:
1996’da Nijerya’da bulunan 2 yaşındaki bir çocuk, şempanzeler tarafından büyütülüyordu. Zihinsel ve fiziksel engelli olan bu çocuk, “Bello” adını aldı. Şempanze gibi yürüyen ve geceleri zıplayan Bello, altı yıl sonra bile insan davranışlarını öğrenemedi ve 2005 yılında hayatını kaybetti.
4-Ukraynalı Köpek Kız Oxana:
Oxana Malaya, Ukrayna’nın Novoye selo köyünde yaşayan talihsiz bir çocuk. Ne kötü bir çocuk ne de tutsak, Oxana, ihmal edilmiş bir çocukluk geçirdi. 3 ila 8 yaşları arasında, Nevaya’daki ailesinin evinin arka bahçesinde bulunan bir köpek kulübesinde yaşadı. Alkolik ve ihmalkar ebeveynleri Oxana’ya bakamadılar ve 3 yaşındayken evden kaçtı.
Oxana, evinin arkasında yaşayan vahşi köpeklerin kulübesine sığındı. Bu köpekler tarafından büyütülen ve onların davranışlarını taklit eden Oxana, onlarla güçlü bir bağ kurdu. Kurtarmaya gelen yetkililer onu ilk seferde köpeklerden ayıramadılar. Oxana, tıpkı köpekler gibi davranıyor, havlıyor, dört ayak üzerinde yürüyor ve yiyeceklerini kokluyordu. Son derece keskin bir işitme, koku alma ve görme duyusu geliştirdi. Kurtarıldığında Oxana sadece “evet” ve “hayır” demeyi biliyordu.
Normal insani sosyal ve duygusal beceriler geliştirmekte zorlandı. Entelektüel ve sosyal uyarımdan mahrum kalan Oxana, yalnızca köpeklerden duygusal destek alıyordu. Sosyal bağlamda dile maruz kalmaması dil becerilerini de etkiledi ve 1991’de bulunduğunda neredeyse hiç konuşamıyordu.
2010 yılı itibarıyla 26 yaşında olan Oxana, zihinsel engelliler için bir evde yaşıyor. İneklerin ve atların bakımına yardımcı oluyor ve en mutlu olduğu yerin diğer köpeklerle birlikte olduğu söyleniyor.
5-And Dağları’nın Keçi Çocuğu:
1990 yılında Peru’nun And Dağları’nda bulunan bir çocuk, vahşi doğanın en zorlu koşullarında hayatta kalmayı başardı. Keçiler tarafından büyütülen bu çocuk, “And Dağları’nın Keçi Çocuğu” olarak anılmaya başladı.
Sekiz yıl boyunca keçilerle birlikte yaşayan Daniel, onlardan birçok şey öğrendi. Sütlerini içerek, köklerini ve meyvelerini yiyerek beslendi. Dört ayak üzerinde yürümeye başladı, ellerini ve ayaklarını tıpkı tırnaklar gibi kullanmaya başladı ve diğer keçilerle iletişim kurabildi.
Daniel, insanlardan ayrı bir şekilde büyüdüğü için birçok vahşi özellik geliştirdi. Dört ayak üzerinde yürümesi, ellerini ve ayaklarını tırnak gibi kullanması ve diğer keçilerle iletişim kurması onu diğer çocuklardan farklı kılıyordu.
Keçiler tarafından büyütülen Daniel, insan dilini öğrenemedi. Kurtarıldıktan sonra bile konuşmayı başaramadı.
And Dağları’nda bulunduktan sonra, Daniel Kansas Üniversitesi’nden bir ekip tarafından araştırıldı. Ekip, Daniel’e insan dilini ve davranışlarını öğretmeye çalıştı. Fakat Daniel, bu konuda çok az ilerleme kaydetti. Ekip, ona sonunda “Daniel” adını verdi.
6-Kuş Çocuk:
2009 yılında Rusya’da, yetkililer 7 yaşında bir çocuğu kurtardı. Bu çocuğun trajik hikayesi, ihmal ve vahşi doğayla büyümenin insan ruhunu nasıl etkileyebileceğini gösteriyor.
Çocuk, annesi tarafından bir kuş gibi yetiştirildi. İki odalı küçük bir dairede, kuş kafesleri ve kuş pisliğiyle çevrili bir ortamda yaşıyordu. Annesi onunla hiç konuşmadı ve iletişim kurmak için cıvıldama ve kanat çırpma gibi sesler kullandı.
Kuş çocuk, herhangi bir insan dilini anlayamıyordu. Konuşamıyor, sadece cıvıldayabiliyordu. Bu durum, dil edinme ve sosyalleşme açısından kritik bir gelişim döneminde ihmal edilmesinin sonucuydu.
Rus yetkililer, çocuğun fiziksel olarak sağlıklı olduğunu ancak “Mowgli Sendromu”ndan muzdarip olduğunu söylediler. Bu sendrom, Orman Kitabı’ndaki Mowgli karakterinden esinlenerek, vahşi hayvanlar tarafından büyütülen ve normal insan iletişiminden yoksun olan çocukları tanımlamak için kullanılır.
Çocuk, yetkililer tarafından kurtarıldıktan sonra rehabilitasyon programına alındı. Uzmanlar ona dil ve sosyal beceriler öğretmeye çalıştı. Bu süreç uzun ve zorlayıcı olsa da, çocuk bazı ilerlemeler kaydetti.
7-Kamboçya Orman Kızı:
13 Ocak 2007’de Kamboçya’da yaşanan bir olay, tüm dünyayı şaşırttı. Rochom P’ngieng adında bir kadın, 19 yıl önce kaybolduktan sonra ormandan çıktı.
Yiyecek arayan bir kadın, Rochom’u ormanda gördü ve onu yakalayarak köye götürdü. Rochom’u tanıyan bir polis memuru, onun 19 yıl önce 8 yaşındayken kaybolan bir kız olduğunu fark etti.
Rochom, ormanda geçirdiği 19 yıl boyunca vahşi doğaya uyum sağlamıştı. Medeniyete dönmek onun için oldukça zorlayıcıydı. Konuşamıyor, basit ihtiyaçlarını bile ifade edemiyordu. Yürürken sürünmeyi tercih ediyor ve dışarı çıkmak istiyordu.
Rochom’un ormanda nasıl hayatta kaldığı ve kim tarafından büyütüldüğü bilinmiyor. Bazıları onu bir hayvan sürüsünün büyütmüş olabileceğini düşünüyor.
Rochom’u ziyaret eden bir psikolog, onun oyuncak hayvanlara ve aynaya tepki verdiğini ve gülümsediğini gözlemledi. Fakat tanınabilir bir dil konuşamıyordu.
8-Rumen Köpek Çocuğu:
Tyran, Rumen bir çocuk. Üç yıl önce ailesinden ayrı düştü ve o zamandan beri vahşi doğada hayatta kalmaya çalışıyor. Aile içi şiddetin kurbanı olan Tyran, annesi Lina Colbar’ın şiddetli partnerinden kaçmak için evden ayrıldı.
Tyran’ın annesi Lina, oğlunu sevdiğini ve onu geri istediğini söylüyor. Şiddetli partnerinin onu dövdüğünü ve Tyran’ı da bu şiddetten korumak için onu evden göndermek zorunda kaldığını ifade ediyor.
Tyran’ın kaybolmasından sonra annesi onu aramaya devam etti. Onun başka bir aile tarafından evlat edinilmiş olabileceğini ve bir gün tekrar ona kavuşacağını umut ediyor.
Yedi yaşında olmasına rağmen Tyran, bulunduğunda üç yaşında bir çocuktan farksızdı. Konuşamıyor, çıplaktı ve sadece bir karton kutuda yaşıyordu. Şiddetli raşitizmden muzdaripti, enfeksiyon kapmış yaraları vardı ve dolaşımı zayıftı. Doktorlar, Tyran’ın kendi başına hayatta kalmasının imkansız olduğunu düşünüyor.
Tyran’ın hayatta kalmasında Transilvanya kırsalındaki sokak köpeklerinin önemli bir rol oynadığına inanılıyor. Tyran, yiyecek bulmak için köpeklerin cesetlerini yiyordu ve belki de köpeklerden korunma ve sıcaklık da alıyordu.
9-Ugandalı Maymun Çocuk:
1980’lerin ortalarında Uganda’da doğan John Ssebunya, üç yaşındayken annesinin babası tarafından öldürüldüğüne tanık oldu. Bu trajik olaydan sonra evden kaçtı ve vahşi doğada hayatta kalmaya çalıştı.
John’un en azından bir süre Yeşil Afrika maymunları tarafından büyütüldüğüne inanılıyor. 1991 yılında bir kabile kadını tarafından bir ağaçta saklanırken bulundu. Köye götürüldüğünde, John maymun ailesine dönmeye çalıştı ve köylülere karşı direndi.
Yakalandıktan sonra John, insan yaşamına uyum sağlamayı öğrenmeye başladı. Konuşmayı yeniden öğrendi ve bu, vahşi çocuklarda oldukça nadir görülen bir durumdur.
John Ssebunya, Uganda’da yaşıyor ve normal bir hayat kurmaya çalışıyor. 2019 yılında evlendi ve bir çocuğu var. Vahşi doğada geçirdiği yılların anılarını hala taşıyor ve maymun ailesiyle yaşadığı deneyimleri asla unutmayacak.
John’un hikayesi, vahşi çocukların yaşadığı zorlukları ve insan yaşamına yeniden uyum sağlamanın mücadelesini gözler önüne seriyor. Bu çocuklar, kritik gelişim dönemlerinde insan etkileşiminden ve sevgisinden mahrum kalarak birçok zorlukla karşı karşıya kalıyorlar.